1/14/2011

Özel ve eğlenceli gibi...

İlk defa mimleniyorum.. Kendisine teşekkür ediyorum. Mr.E

*En sevdiğim kelime?
Kadın.
 
*En nefret ettiğim kelime?
Olmaz!

*Ne sizi heyecanlandırır?
Bazı çekici bünyeler, yerler...
 
*Heyecanınızı ne öldürür?
Olumsuzluklar.

*En sevdiğiniz ses?
Konuşurcasına öten kuşlar ve  dalga sesleri.
 
*Nefret ettiğiniz ses?
Klakson.
 
*Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
 Madencilik :(
 
*Hangi doğal yeteneğe sahip olmak istersiniz?
Uçmak.

*Kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz?
Hiç kimse böyle iyi...

*Nerede yaşamak isterdiniz?
Seattle, New York ya da Tokyo :)
 
*En önemli kusurunuz nedir?
İnanmamak.

*Size en fazla keyif veren kötü huyunuz nedir?
Keyif veriyorsa kötü değildir. 
 
*Kahramanınız kim?
White Rabbit.
 
*En çok kullandığın kötü kelime?
Koca bir at yar..na benziyorsun.
 
*Şu an ki ruh haliniz?
Yorgun-durgun...
 
*Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
Başkası olma kendin, ol. Böyle çok daha güzelsin. :) haha!
 
*Mutluluk rüyanız nedir?
Harem kurmuşum falan... şaka!
 
*Sizce mutsuzluğun tanımı?
Parasızlık olabilir. 
 
*Nasıl ölmek isterdiniz?
Ölümsüz olmak isterdim desem?
 
*Öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah’ın size ne söylemesini istersiniz?
Yanlış yerdesin. ,)

1/11/2011

'Hoşçakal!' dedim...


Cumartesi günü idi... sabah olmak üzereydi ve bana göndermiş olduğu müziği dinliyordum. Müzik bitti. O anda telefonumun sesiyle irkildim.

Arayan oydu, şaşırdım tabiki...
Yani onu düşünerek açmıştım müziği... ilginçti.

Eğlenmiş, coşmuş, kopmuş bir kafa ile;
White! dedi ve devam etti...
Özledim seni! 
... Sarhoşsun.. ne içtin? dediğimde;
Çok şey... Bir sürü şey... 

Eğlendim bir sürü kadın vardı etrafımda ama aklımda sen vardın.
Yapamadım. İstemedim hiç birini arzulamıyorum senin gibi.
Seni özlüyorum... seni istiyorum atla taksiye hemen gel lütfen!..
vs. vs. vs.


Kocaman bir offf! çektim... Offf! gerçekten oftu! Aklımdaydı. Ben de özlüyordum ama acıtıyordu da onunla olmak. Çok ateşli birliktelikler özlenirdi tabiki ne olsundu ki...

Ve birbirini çok iyi tanımayan, sevgili olmaktan korkan, tahammülsüz iki yalnız kişiydik.. Tek çeken tenlerimizdi belki de ve bu bence iyi olmakla beraber kocaman bir offftu aslında.


Aklımdan deli gibi bunlar geçerken, bir yandan da hayır hayır olmaz White şimdi gidersen belki de yine içindekilere yenilmiş olacaksın yapma diyordu ama cevabım;


Tamam sakin ol, geliyorum... oldu.


Hemen çıktım... taksiye bindim yol da uzaktı işin aslı.. ve o çok sabırsızdı. Mesajlar ardı ardına tutku doluydu... Sabırsız olması ve deli gibi arzulanmak ya da onunla sevişme isteğim umarsızcaydı. İkimizde neyin ne olduğunu,  ne için olduğunu biliyorduk ama bunu ikimiz de birbirimize söyleyemiyorduk. En sinir bozucu yanı buydu ve bu en hassas konuydu.

Yaklaştığımda niye ise haddinden fazla heyecanlıydım... İlk defa sevişmiyorduk. Ama ilk defa bu denli zayıf cümleler kullanmıştı telefonda bana.. Tamamen kendisiydi. Sarhoştu, belki de daha fazlası...


Taksiden indiğimde kapıda bekliyor olduğunu gördüm, koştu hemen sarıldı, öptü 'canımmm' dedi belki de ilk defa... hayretimi gizlemeye çalışıyordum. Dik kafalı, her şeyi anlatmayan, sert bir White olmak gerekliydi yine farkındaydım en az onun kadar ve en fazla onun kadar ateşli! Bunun aksini düşünmek aptallıktı zaten biz beraberken hep böyleydik. Biraz kilo mu aldın sen bakayım dedim sıktım yanlarından, güldü. Kimse ilgilenmiyor ki benle artık dedi... güldüm (nasıl yalan).


Apartmana girdiğimizde başladık öpüşmeye... ceketimin düğmelerini şehvetle açarken kalbim durabilirdi. Hemen çıktık daireye, yine en sevdiği müzikler çalıyordu... Beğenmediysen değiştireyim dedi her zamanki gibi kibarca ve ama iyidir benim dinlediğim müzikler diye ekledi sonuna ukalaca! Böyle olmasını da seviyordum onun... Nalet, huysuz ve bencil olması ona yakışıyordu. Beni çoğu zaman acıtıyordu ama illa ki yakışıyordu. Farkındaydı. 


Kanepeye oturdu ve ben de kucağında ona sarılıyordum... Uzun bir süre sarıldık, kokladık birbirimizi... Garip. Konuşmaya başladı içindekileri bir çırpıda söyleme peşindeydi, benden de belki de net cevaplar bekliyordu ilk defa. Belki de saçmalıyordu, belki de ukalalık peşindeydi... 

Bana gönderdiğin maili okudum. Haklısın, öyleyim ve aynen dediğin gibi bir hayat yaşadım. O yüzden böyleyim belki de... Bunları nasıl anladın, nerden biliyorsun bilmiyorum ama aynen öyle dedi. Olmuyor aksi artık diyerek ekledi.  Pazar yarın gitme, birlikte vakit geçirelim.. ben istesem de gitme, kal. Kovsam dahi kal
. Halin tavrın düşündürüyor işte, farklısın... Öpüşün herkesten farklı, sarılmaların bana dokunuşun, bakışın... her şey... dedi ve baktı öyle uzun uzun olmaz mı der gibi...

Çok fazla cümle kurmadım. Baktım gözlerine sadece, gülümsedim. Çünkü sabah kalktığımızda yine aynı nalet, huysuz ve bencil bir adam olacağını da biliyordum. Çok istesem de yapamayağımı biliyordum istediklerini... yaptığımda en ufak bir cümle yine acıtabilirdi çünkü hassas bir yere koymuştum ilk tanışmamızda onu. Bu böyleydi ve kaçınılmazdı.


Kendime içki aldım içmeye başladım, birbirimizi izliyorduk... Öpüşüyorduk, bakışıp tekrar tekrar öpüşüyorduk... Komikti yine ve hoştu işte.


Delirtiyorsun kadın! dedi o en sevdiğim ses tonu ile. 'Sen de acıtıyorsun adam!' diyemedim.
Seviştik, saatlerce seviştik... yine aynı tutku, heyecan...

Sarıldığımızda bile ilk aklımıza gelen sevişmek oluyordu...
Sonra sarıldım korkarak... 

Tenini koklamak, onun varlığınu hissetmek beni iyi hissettirsin istiyordum sadece...
 Aklıma; bizim birbirimize olan bu yaklaşımımızı, garip ilişkimizi, bir türlü olamayan ilişkimizi düşünmek istemiyordum yine.. huzursuzca, özleyerek sarılıyordum ve bu uykuya dalmamı engelliyordu... O da ben de yalnız uyumayı tercih etmiş kişilerdik, yalnız olmayı seçmiş kişilerdik özelimizde.
Daldım sonra... 

Her zaman ki gibi erken kalkıyordu. Buna alışıktı, erken de yatıyordu ayrıca normal günler içerisinde. Disiplinli bir yaşamı vardı. Fazla hem de...


Sabah olduğunda hazırlandım, kahvaltı için bir şeyler hazırladı yiyemedim bile... İstemedim. Nalet bir havası vardı ama bu sefer bilerek mi yapmtığını anlamak güç geliyordu. Ya da öyle olduğunu düşünmek istiyordum sadece. Ama benden bir şeyler beklediğini seziyordum o naletliğinin içinde. işlerim var dedi sonra... ekledim 'biliyorum' dedim (pazardı ama işleri vardı yine, çünkü bahsettiğim gibi kaçınılmaz şeyler vardı). 
O zaman ben seni bırakayım eve ya da gitmek istediğin her hangi bir yer varsa...dedi. Yok her hangi bir yer dedim. O arada kedisi geldi... Çoğunlukla dışarıda kedisi bu arada... erkek bir kedi.. bildiğin minyatür tatlı suratlı bir kedi işte. Sevdirir az bir süre sonra kaçar... yine sırnaştı sevdim ve kaçtı... Aynı babana benziyorsun biliyorsun değil mi dedim dönüp ona bakarak... tıpkı baban gibisin sen de! Nalet, huysuz ve bencil! Ama seviyorum seni bunu biliyorsun...


Arabaya bindik ve evin yolu boyunca hiç ağzımı açmadım... etrafı izledim içimde şu cümlelerle; 
Canı biraz yanmış korkaksın aslında farkında bile değilsin ve acıtacaksın hep böyle birilerini... Bilerek, belki bilmeyerek böyle yaşlanacaksın... bu kaçınılmaz... tekrarlarken söylediklerimde kendimi gördüm sonra gülümsedim... yol bitmişti... o yüzümde kalan tebessümümle dönerek ona; 'hoşçakal!' dedim...

1/05/2011

NO lapine YES white rabbit


No white rabbit yes lapine.. İşte bütün mesele!

-Nedir ki anlamadım ben onu?!.. der gibi bakan gözler, anlam vermeye çalışan bir beyin filan cereyan ediyor geliyor, ediyor geliyor üzerime.
 
Lapine aslında Fransızca kökenli 'dişi geyik' demek. White rabbit'in de herhalde ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Genelde bu beyaz tavşanları insanlara uyarladığımızda ortaya Playboy tavşanı da çıkıyor tabi ya bak.. es geçmek büyük eksiklik olur çoook büyük hem de. 

Hayatın içinde kaybolacak olan bedenlerimizin henüz buralardayken;  nerelerde olduğunu, neler hissettiğini, ne beklediğini, neleri duyumsayıp özümsediğini, ne ararken ne bulduğumuzu, komşunun kazına bakanları, bakmayıp tavuk, horoz götürenleri.. :)  her şeye dair bir şeylSTOP! KES! Alice'i var herkesin bir yerlerde.

-Eeeee?!.. derseniz biraz doğrudan, biraz yandan, öteden beriden çok irdelemeden anlam kuracak olursak.. kıssadan hisse yaparak sonuç alenen ortada işte!

 Biraz dişi, biraz geyik, biraz dişi geyik.. bazen hiç biri! 
 Biraz beyaz, biraz tavşan, biraz seksi... bazen hiç biri!    
 Bazen sırf geyik en dişisinden.
 Bazen en yumuşağından tavşan işte!

Uzatmıyorum daha neler uzatırız neler burada nasılsa.. ne kafalar, geyikler çeviririz, ne playboy geceleri estiririz... değil mi ya? Hah şöyle..

Ohouu.. sen de; geyik yapıyorsun!.. ben diyeyim tavşan çiziyorum 62den vücutlara..
Evet aynen öyle; YAŞADIKLARIMI DİNLİYORUM GÖZLERİM KAPALI..

Bu ufak yazımı bloguma ve bana ithafen yazmış bulunayım, bir tane de fotoğraf, bir tane de anlam önem içeren müzik koyayım ve kaçayım! Öptüm cya!